17 Ağustos 2013 Cumartesi

Lavantin - evimizin uzaylısı


Bauhaus bahçe bölümünde ilk gördüğüm anda bayıldığım bir bitki lavantin. Pütür pütür gövdesi, çok sade sarı çiçekleri ve soğuk girimsi harika rengi bitkiyi o kadar acayip ve fütürist gösteriyor ki herhangi bir bilim kurgu filminde baş role koyabilirsiniz J.

Basitçe tanıtırsak, orjinal adı Santolina chamaecyparissus. Türkçede lavantin, santolin ya da kıbrısotu deniyor. Yabancı dilde kaynak arayacaksanız santolina diye arayabilirsiniz kimse o garip botanik ismini umursamıyor. İngilizcede lavender cotton olarak da biliniyor. Her daim yeşil küçük bir çalı. Rengi, örtücülüğü, hızlı büyümesi, şekil verme ve bakım kolaylığı nedeniyle peyzaj düzenlemelerinde de çok tercih ediliyor(muş).

Ayrıca aromatik bir bitki. Çayının iyi geldiği bir sürü şey var, hatta o kadar çok şey var ki burada yazmak çok anlamsız. Herşeye iyi geliyor denebilir.  Google herşeyi biliyor merak edenler ona sorsun J. 1 litre suya 1 tatlı kaşığı atıp 10 dk demleyip aç karnına içilir diye okudum ama açıkçası hiç denemedik. Bizim bahçede koca çalımız yok valla evde bir minik, büyümekte olan çalıcığımız var onu da çay yapacağız diye yolamayız J. Beni asıl meraklandıran çay yapmaktan çok genelde yabancı sitelerde böcek ve parazit kovucu olarak kurutulmuş yapraklarının satılması olmuştu. Ama bir yer diyor böcek kovuyor bir yer diyor örümcek yapıyor hangisi doğru tecrübe ile sabit bir bilgimiz yok.

Güneş  seven bir akdeniz bitkisi dedikleri için önce güneşin alnına koyduk bol bol suladık neredeyse kuruyup ölüyordu. Meğerse su sevmiyormuş. Su verince kuruyor, işte uzaylı bitki demiştim. Kuruyunca çok bakımsız çirkin gözüküyor. Ay kurudu bu gitti derken kuru dalları budayıp temizleyince tekrar güzel soğuk renkli canlı görüntüsüne ulaştı. Az sulamak gerek burası kesin, hatta yazın haftada bir verin kışın daha bile az diyorlar ama ben niyeyse dayanamıyorum 4-5 günde bir suluyorum. Şimdilik keyfi yerinde rengi canlı durumu iyi. Kumlu drenajı iyi toprak ister dediler, normal saksı toprağına diktim bir şikayeti olmadı henüz.

Bu güzelim çalıyı tabiki kendi haline bırakalım da güzel güzel büyüsün diye almadık J onunla ilgili bir takım planlarımız var. Lavantinin çok güzel bonzai örnekleri var ama şu anda daha o işe girişecek vaktimiz ve cesretimiz olmadığı için biz bir süs çalısı yapmaya karar verdik. Bonzaileri kışın araştırıp çalışacağız kısmetse, şimdilik budama ile idare ediyoruz.


Lavantin budamak kolay bir iş genelde yapılan tek uyarı çiçeklenme dönemi sonrası budayın diye. İlk baharda budarsanız çiçek vermesini engelleyebilir uyarıları da var. Ayrıca hızlı büyüyen bir bitki olduğu için hemen bir senede güzel bir çalınız oluyor. Şekil olarak yılbaşı ağacını seçtik çünkü bu bitkiye çok yakıştığını düşünüyoruz ve yakında yanına bir de top şeklinde biberiye ekleyeceğiz J yanyana süper olacaklar. Biz birebir bu videonun direktiflerini uyguladık çünkü tam da yapmak istediğimiz şeyi anlatıyordu. Ama gavurca bilmeyenler için basitçe aşağıda bizim resimli anlatımımız da mevcuttur J. Ayda bir yeni fotoğraflar ekler gelişmesini paylaşırız.

Öncelikle yukarı gitmesi için seçtiğimiz ortadan bir dalı çubuğa bağlıyoruz. Sonra diğer dalların 1/3'ünü keserek buduyoruz. Sonrası beklemek J  Videoda gösterdiğine göre 2 ayda bir tekrar bir budama gerektiriyor. Bu budamalar düzeltme budaması gibi, kafanızda yılbaşı ağacı şeklini düşünerek biraz uçlardan kırpıyorsunuz.



Biz kuruduğunda tam  ortadaki dalları kesmişiz mecburen ama yine de idareten ortaya yakın bir dal buldum, merkez çok kaçmadı. Beni endişelendiren bir başka konu da sağdaki, açığa düşen dal. Umarım ileride şekil bozukluğuna sebep olmaz. Bu arada bu ilk budamada kestiğim dalları da alt taraflarını tıraşlayıp diktim. Normal çelikten biraz kısalar ve köklendirme hormonum yok ama belli mi olur, belki biri tutar. Kalan en kırpık dalcıkları da kurumaya bıraktım, keseye doldurup böcek kovucu olarak kullanacağım. Özetle bir lokmasını bile ziyan etmedik J



2 Ağustos 2013 Cuma

Bizim ünlü domatesler

Her ne kadar balkon bahçeciliğinin acemileri için hazır fide ile başlamak tavsiye edilse de, fide almaya ne gerek var tohumdan yaparız biz, hem o kadar tohum aldık diye işe başladık. Aksiyon hiç bitmedi J


Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp

Ben tohum konusunda elim uğursuz benim desem de "Aslansın, kaplansın! Tanksın sen!", "Ay uğursuz ne demek evladım kendine yakıştırma öyle şeyler" benzeri motivasyon konuşmaları ile cesaretlenip işe koyulduk. İşe koyulunca bir fark ettim ki tohum ekme konusunda ben uğursuz değil, cahilmişim. Tohumdan üretim için için açlar.net forumlarında harika açıklamalar var. Ben özellikle Zeki Yağlı'nın hazırladığı konuyu çok dikkatle, hatta notlar alarak okumanızı tavsiye ederim. Kısa, öz, görsellerle pekiştirilmiş, basit anlatımlı çok güzel bir çalışma. Forumlardaki yürek daraltan sayfalarca karşılıklı sohbet muhabbet gibi değil, sadece konuya odaklı mesajlar. Toprak seçimi, ortam hazırlanması, tohum ekme, çimlendirme, büyütme, şaşırtma, gübreleme tüm ihtiyacınız olan bilgiler derli toplu şekilde bu başlıkta var. Ben hiç kopyalayıp yapıştırmayayım siz buradan okuyunuz. (emeğe saygı J)

Tohumdan üretim çok keyifli ve püf noktaları bilinirse aslında bir o kadar da kolay. O bebek fidenin topraktan çıkmaya çalışan bükük boynunu görünce insan bir garip oluyor, her şeyin yavrusu çok tatlı gerçekten J.

Yahu hepsi mi tutar! J

Torfumuzu aldık, iş yerinden topladığım kullanılmış  kağıt bardakları (Yaşasın yeniden kullanım!) doldurduk. Hedefimiz 5-10 kadar fideyi sevdiklerimize hediye etmek, 30-40 kadarını da bahçeye ekmekti. 27 Mart günü, yaklaşık 35-40 tane bardak yaptık her birine 3 tohum attık, bardakları karton bir koliye dizdik, nemi korumak için bütün koliyi streç film ile sardık. Bardakları tek tek kapatmak çok zor geldiği için biz bütün koliyi sardık. Kalorifere yakınca bir yere yerleştirdik. Karton tabi biraz nemi emiyor, yumuşuyor ama küf vs. olmadı hiç Allahtan.

Çok beklememize gerek kalmadı. Tahmin etmediğim kadar kısa sürede 4-5 günde fideler toprağın yüzünde gözükmeye başladı. İşin en ilginç ve beklemediğimiz tarafı sadece bir kaç fire ile diktiğimiz tüm tohumlar tuttu, 105 tane bebek fidemiz oldu. Kendi adıma evin içinde çocuk gibi hoplayıp zıpladığımı itiraf etmek zorundayım. J

Güneşi gördüm

Tohumlar çıkınca iş büyüdü. En bir başta daha serin yer ister, e bol ışık da gerek diye hemen kutuları kaloriferden uzaklaştırdık camın önüne aldık. Ama ne şanssızlık güneşi ara ki bulasın. 1 hafta 10 gün hava hep kapalı. Bizim incecik fideler uzaya uzaya helak olup devrildiler, bardakların kenarına yaslandılar. Boylar uzayınca streç filmi de kaldırdık, haliyle torf kurumaya başladı biz de başladık fısfıslamaya. Üstüne su düşen fideler iyice yamulmaya devrilmeye başladı. Daha işin başında bir kaç tanesini kaybettik. Özetle demem odur ki ışık çok önemli! Hiç ihmale gelmiyor. Fideler boy ata dursun biz de hummalı bir şekilde bitki ışığı bulma çabasına girdik. Forumlarda iki tane 20w'lık floresan gün ışığı lambası ile olur bu iş diye okuyunca çok sevindim çünkü o bitkilere özel mor / pembe ledlerden bir türlü bulamadık. Floresan alıyoruz o zaman diye yola çıkıp, yapı markette fidelerin üstüne bir yere sabitleyeceğimiz uygun bir floresan armatürü bulamayınca 90'lı ince uzun bildiğimiz led ışıldak aldık döndük. Fidelerden yaklaşık 20 cm yukarı koyduk, basit bir elektrik zamanlayıcısıyla günde 16 saat açık kalacak şekilde ayarladık. Bana sorarsanız faydası oldu, olmadı diyemem ama floresanları yapabilsek daha iyi olur muydu bilmiyorum. Açıkçası Ekime kadar mutlaka floresanlı bir düzenek de yapacağız.

Excel'in gübre ile yeniden keşfi

Işığı bir nevi çözdüğümüz gibi mimarlar mühendisler kafa kafaya verdik gübre oranı hesaplamaya başladık, ilk başta verdiğim tohumdan çimlendirme başlığında bu hesapların açıklamaları var. 4 işlem ve düz orantı ile işi çözersiniz. Genelde sebzeler için eşit oranlı (7-7-7 , 20-20-20 gibi) NPK gübreleri tavsiye edilse de domatesler için benim okuduğum sebze yetiştiriciliği kitabında yazan oran 18-11-27, dikim öncesi ve sonrası farklı oranlarda veriliyor, meraklılar kitaptan bakabilir. Biz başta Genta'nın sebzeler için olan besinini aldık (NPK 7-7-7) o bitmeden tekrar başka şey almak istemedik ama o bitince sebze türüne özel oranlamaya geçmeyi düşünüyoruz.

Hesapladık kitapladık oranladık uğraştık fidelerimiz daha bebek olduğu için kutunun üzerindeki orandan yarı yarıya daha az bir oran kullanmamız gerektiğini yani yaklaşık olarak 1,5 lt'lik şişeye 1,5 ml kadar koymamız gerektiğini bulduk. İlkten evde 1,5 ml neyle ölçeceğiz diye stres yaşandı. Başlarda çay kaşığının ucu formülleri ile idare ettik ama sonra gittik güzel bir mutfak ölçeği aldım. Artık 1 olsun 5 olsun, 10 olsun 15 olsun her türlü ml'yi stressiz ölçebiliyorum J. Gübre hesabı için de Excel'de formül yazdım, düz orantıyı 4 işlemi de bıraktım J, siz de buradan indirebilirsiniz. Gübre verme işlemi için minik bir damlalık gerçekten çok iş görüyor ben iş seyahati için gittiğim bir yerden çok güzel bir damlalık bulmuştum, resmini de koyuyorum buraya. Buna benzer birşey bulursanız bence kaçırmayın, hemen alın, çok iş görüyor.


Büyüme süreci  

Fideleri bir süre içeride tuttuktan soran baktık iyice palazlandılar. Hafif hafif balkona da alıştırıyoruz, biraz çıkaralım, aman güneşten kaçıralım derken iyice büyüdüler, bardaklarına raflara sığmaz oldular. Marketten güzel büyük plastik bardaklar almıştık çoğunluğu onlara geçirdik. Onlar tabi yetmedi bilimum kullanılmış su bardağı, ayran kutusu, kola kutusu, bulduğumuz her şeyi fide ile doldurduk. Yalnız en güzeli çeri domates ambalajları oldu. Onların üzerindeki kubbe gibi kapağı mini bir sera gibi fideleri hem korudu hem havadar tuttu. Bizim domatesler daha çiçek bile olamadan bir domates ambalajının içinde yerleştiler. J

105 tane fidenin bir kısmı büyütürken kuruttuk, şaşırtmadan sonra elimizde yaklaşık 85 fide kaldı. Kurumaların en büyük sebebi yine ışık azlığı oldu. Işığa ulaşmak için hızla uzayıp genç ve güçsüz köklerden o kadar yukarıya suyu çekemeyince küt diye devrildiler ya da sağa sola yaslanıp yapıştılar ve kurudular. Bir seçenek de hemen balkona çıkarmak olabilirdi ama balkonda ya ısı ya da direkt güneş ışığı ayarlama ile ilgili problem yaşarız diye korkup öncelikle içeride büyütmeye çalıştık. Eğer balkona çıkarmaya başlamadan önce içeride iyi bir 
ışıklandırma düzeneği kurabilseydik eminim ki daha az fide kaybederdik. Gerçi tam domatesler ile aynı zamanda direkt balkondaki minik seramın içinde bir saksıya, normal toprağa ektiğim dere otları tüm arsızlığıyla tuttu ve büyüdü.

Şaşırtmadan sonra kaplarını sevdiler diye tahmin ediyorum ki hızla büyüdüler ve bütün balkonu ele geçirdiler. Fazla tohum ekince tüm balkon sefamızı domateslere kaptırmış olduk, viyol kullanmadığımız bin pişman olduk. 85 tane fideyi hem barındırmak hem de sulamak özveri isteyen bir durum, özellikle de balkonda :)

Bit asıl temizde olurmuş şekerim...

Domates fidelerimizin güzel koyu yeşil yapraklarının rüzgarlarda efil efil salındığı, arkadaşlarımızın" ben de fide isterim, ben de fide isterim" diye peşimizde dolaştığı günlerden birinin sabahında balkona çıktık ve o korkunç gerçekle yüzyüze geldik! O güzelim domateslerimizi yaprak bitleri sarmıştı. Derhal tüm eşe dosta fide götürme faaliyetlerini askıya alıp kriz masası kurduk. Aslında çok da atla deve bir durum değil ama daha 3-4 gün önce meksika biberimizi klasik ev yapımı sabunlu ilaç ile kurtaramayıp çöpe atmak zorunda kalmıştık, son gün artık üzerinde bitlerden yapraklar gözükmüyordu.  Hal böyle olunca ben moralman çöktüm ve hatta panik oldum. Gözümüzü kararttık, ilaç istemem inadını bıraktık ve bitlere böcek ilacı ve ellerimizle saldırdık. Ben şahsen hatrı sayılır bir miktarını bizzat kendim parmaklarımla ezdim. 


 

Sıvı yağ + sıvı sabun + su ilacının işe yaramaması aslında saçma çünkü herkesin sürekli kullandığı, işe yaradığı tescilli bir yöntem ama sanıyorum ki bizim karışımın oranları ve uygulamamız doğru olmadı. Herkesin sürekli söylediği ilaçlamada en önemli 2 unsur; iyi kaplama ve devamlılık. Yani ilacını 4 bir yana güzelce püskürt ve bir kere yapıp bir kenara bırakma! Biz aklımıza geldikçe haftada bir falan yaptık, haliyle iyi mücadele veremedik. Halbuki verdiğin şey zehirli değil birşey değil, gün aşırı sık, gerekirse her gün sık. Bizim bu umarsızlığımızın bir kısmı da evde acı biber seven kimsenin olmamasından kaynaklandı, hiç de yemek istemediğimiz meksika biberleri için çok özenli olamadık. Özenli olamadığımız gibi böceklenen bitkiyi diğer bitkilerden de pek ayırmadık. Hata üstüne hata işte... Biz ilk tarifi biraz el ayarı uydurduk ama sonra internetten araştırdığımda genelde herkeste ortak verilen oran 1 tl su + 2 kaşık arap sabunu + 2 kaşık yağ, hatta kokusundan çok rahatsız olmuyorsanız içine sarımsak da konabiliyor. Yine ağaçlar.net'in çok güzel bir ev yapımı ilaçlar konusu var mutlaka göz atmanızı tavsiye ederiz. 

Bu marketlerde bitkiler için satılan böcek ilaçları (insektisit diyince bir nebze bir havalı oluyor) benim kafamı açıkçası biraz karıştırıyor. Üzerine tepe taklak olmuş balık resmi basmışlar ama satarken zehirsiz bu sebzelere kullanabilirsiniz diyorlar, ben ne anladım bu işten! Ölü balık resmi koymuşlar uyarı işaretlerinin arasına diye itiraz ettiğimizde onu mecburiyetten koyuyorlar diyorlar. E balıklara sıksak birşey olmaz mı yani diyince balıklara sıkmayın diyorlar (bizim akvaryumumuz da var da, balık konusunda hassasız). İşin doğrusu nedir bilmiyorum ama mümkün mertebe ilaç kullanmamaya çalışıyoruz. Şu anda birşey olmasını beklemeden küf, mantar ve böceklenme vs. için koruyucu doğal ilaç uygulamalarına başladık. Bu rutin uygulamaların ne kadar faydası oluyor zaman gösterecek. Onlarında faydası olmazsa artık valla sokakalarda uç uç böceği avına çıkarım...

Yerli yerine

Yaklaşık 2 ayın sonunda en sağlıklı, en gelişmiş, en beğendiğimiz fideleri balkon için seçtik ve 20l'lik bidonlardan keserek yaptığımız saksılara aldık. Bidonların dibine evde hazır var diye biraz zeoton döktük ama yoksa sadece çakıl da dökülebilirdi. Fideleri mümkün olduğunca gömdük ki gövdeden yeni kök versin. Üstten boş kalan yerleri de zamanla fide büyüdükçe toprakla doldurmaya devam ettik böylece kökleri güçlü bir bitkimiz oldu. 

Tohumdan domatese tüm süreç yaklaşık 3 ay sürdü

 Tohum atma                      27 Mart 2013
Çimlenme başlangıcı      31 Mart 2013
Şaşırtma                              10 Mayıs 2013
Son yerine alma               29 Mayıs 2013
İlk çiçek görüşümüz        13 Haziran 2013
İlk meyve görüşümüz    27 Haziran 2013

 Hala hergün bir dert ile uğraşıyoruz, kalan fideleri bahçeye dikişimiz ve diğer maceralar ileriki bölümlerde J